Dolar
32.34
Euro
35.16
Altın
2,162.07
ETH/USDT
3,432.10
BTC/USDT
66,239.00
BIST 100
8,718.11
Analiz

Akademiye Trump darbesi

Trump yönetiminin ısrarla uygulamak istediği katı vize rejimi ve dışlayıcı göçmen politikaları, bilimsel çalışmaların öncü aktörleri konumundaki ABD üniversitelerini de bir cazibe merkezi olmaktan çıkarabilir.

16.02.2017 - Güncelleme : 17.02.2017
Akademiye Trump darbesi

İSTANBUL - Selin Çalık Muhasiloviç

"Önce Amerika" mottosuyla başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump'ın, siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda ülkesini içe kapatacak politikaları yürürlüğe koyması, ABD'nin küresel nüfuzunun en önemli unsurlarından olan 'yumuşak gücünü' de tehlikeye atacak. Hukuki tartışmalara ve dünya genelinde oluşan infiale rağmen Trump yönetiminin ısrarla uygulamak istediği katı vize rejimi ve dışlayıcı göçmen politikaları, ülkedeki toplumsal dokuyu zedelemesinin yanı sıra, bilimsel çalışmaların hemen her alanda öncü aktörleri konumundaki ABD üniversitelerini de bir cazibe merkezi olmaktan çıkarabilir.

Trump'ın yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarına getirdiği giriş yasağının ardından Harvard, Yale gibi dünyanın önde gelen üniversitelerindeki hukuk fakülteleri kliniklerinin havaalanlarına akın ederek ülkeye girişleri engellenen yolculara hukuki yardımda bulunmaları, akademik camiamın ne türden bir kaygı taşıdığının açık bir göstergesiydi. Sert göçmen politikalarının, esasında bir göçmenler ülkesi olarak şekillenen ve büyük ölçüde göçmenlerin katkılarıyla gelişen ABD'nin sosyal dokusunu onarılamaz şekilde tahrip edeceği de kesin.

Uzmanlar, Trump’ın ABD’nin yüksek öğretimin sistemini de derinden sarsan bu kararının, sosyal bütünlük, eğitim sistemi ve kültür değerleriyle diğer ülkeleri etkisi altına alma yeteneği açısından uluslararası arenada İngiltere ile başı çeken Amerika’nın bu statüsünü de oldukça yıpratacağını öngörüyor.

ABD'nin uluslararası etki gücü zayıflayacak

Ülkelerin diğer ülkeleri askeri güç ve ekonomik zorlamalar yerine sosyal ve kültürel unsurlarıyla cezbederek istediğini yaptırması kabiliyetini ifade eden ‘yumuşak güç’ kavramını literatüre kazandıran Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Joseph Nye, bir Alman haber sitesine verdiği röportajda Trump’ın icraatlarının Amerikan ‘yumuşak gücünü’ zayıflattığını ifade etti.

Nye "Gerek seçim sonuçlarının, gerekse kampanya dönemindeki siyasi söylem ve tartışmaların seviyesinin, ABD’nin 'yumuşak gücünü' zayıflattığı kanaatindeyim. Eğer Donald Trump bugüne kadar yaptığı gibi, bundan sonra da özellikle Twitter aracılığıyla paylaştığı provokatif açıklamalarına devam ederse, ABD'nin uluslararası etki gücü daha da zayıflayacaktır" değerlenmesinde bulundu.

Üniversiteler tepkili

ABD’ye giriş yasağı getirilen yedi ülkeden çok sayıda öğrenci Birleşik Devletler’e okumak üzere geliyor. İran, eğitim için vatandaşlarını Amerika’ya gönderen ülkeler listesinde 11. sırada yer alıyor. Yasak kapsamındaki Irak ve Suriye de ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki ‘ABD-Ortadoğu Ortaklığı Girişimi’ tarafından desteklenen öğrenci liderleri programına katılıyor. Program, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar ve sivil toplum kültürünün geliştirilmesi hedefiyle bireylerin ve kurumların desteklenmesini öngörüyor. Ayrıca Irak'ta uluslararası öğrenci ve akademisyen değişim programı olan Fulbright da aktif bir şekilde uygulanıyor.

Trump'ın yasak kararının ülkenin akademik hayatı üzerinde yol açacağı tahribata ilişkin en güçlü eleştirilerden biri de Amerikan Üniversiteleri Birliği Başkanı Mary Sue Coleman'dan geldi. Coleman üniversiteler adına yaptığı resmi açıklamada, yeni Amerikan yönetiminin belirli ülke vatandaşlarının ABD'ye girişlerinin engellenmesine ilişkin yasal düzenlemesinin ülkeyi telafi edilemeyecek ölçüde zarara uğrattığını belirterek bu uygulamanın mümkün olan en kısa sürede sona ermesi gerektiğini ifade etti.

"ABD yönetiminin, üniversitelerimizin eğitim, öğretim ve araştırmalar yapmak isteyen dünyanın en yetenekli kişilerini ağırlamaya devam ettiğini dünyaya açıkça duyurmaya çağırıyoruz" ifadesini kullanan Sue, "En iyi öğrencileri, bilim insanlarını, mühendisleri ve akademisyenleri cezbetmenin ABD ekonomisi ve ulusal çıkarları için hayati önem taşıdığını" vurguladı.

Güvenlik endişelerinin ve bu kapsamda alınan tedbirlerin akademik hayatı olumsuz etkilememesine örnek olarak, 11 Eylül sonrası dönemde hükümetle gerçekleştirdikleri yakın işbirliğini gösteren Sue, "Bunu yaparken Amerika’ya büyük katkıda bulunan yeteneklerin ülkeye gelişlerinde kesinti olmamasını da sağladık" ifadelerini kullandı.

Öte yandan, Trump’ın dünya genelinde tepkilere yol açan yasak kararı, uluslararası akademik camiayı da hareketlendirdi. Kanada, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerdeki bazı üniversiteler, ABD'de çalışma ya da araştırma yapma imkanı bulamayacak öğrenci ve akademisyenleri davet etti. Kanada’da 'UStravelbanhelp' hattı ve mail adresleri oluşturularak akademisyenlere, uluslararası öğrencilere konaklama, araştırma ve eğitim imkanları sağlanacak fırsatlar verilemeye başlandı.

Yabancı öğrencilerden 30 milyar dolar gelir

Türkiye’de yabancı bir akademisyen olarak uzun yıllardır görev yapan Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi Adam McConnell, ABD’deki gelişmelerin uluslararası akademik camiada iki ciddi sorun oluşturacağı görüşünde. Konuyla ilgili AA’ya değerlendirmelerde bulunan Connell, ilk sorunun doğrudan ABD’yi ilgilendirdiği ifade ederek "ABD’deki yabancı öğrencilerin büyük çoğunluğunu lisansüstü düzeyde eğitim alanlar oluşturuyor. Bu öğrenciler ABD’de teknoloji, alt yapı ve sosyal projelere kadar her alanda gelişime katkı sağlarken aynı zamanda ülke ekonomisine yıllık 30 milyar dolardan fazla gelir sağlıyor. Bu öğrencilerin, Müslüman karşıtı söylemler ve ırkçı yaklaşımlar nedeniyle akademik hayattan uzaklaşmasının ABD için maliyeti ağır olacak" dedi.

Trump’ın verdiği bu kararın tüm ülkelere örnek teşkil etme ihtimalinin de ikinci ciddi sorun olabileceği öngörüsünde bulunan Connell, "ABD, hayallerine ve hedeflerine ulaşmak için gelen öğrencilerin ve akademisyenlerin ülkeye girişini yasaklarsa, benzer uygulamalar yapan devletleri eleştirme hakkı da olmayacak" dedi.

"Ötekine tahammülü olmayan politikalar”

Daha önce hiçbir resmi görevde bulunmayan ve yeni adım attığı siyasete yaklaşımını ise (New York’ta gayrimenkul sektöründeki deneyiminden elde ettiği birikimin tezahürü olarak) ticari bir terim olan 'deal' (anlaşma) çerçevesinde tanımlayan Trump, bu yaklaşımın doğal bir sonucu olarak diplomasiyi ve diplomatik müzakereleri ‘pazarlık’ olarak değerlendiriyor. 'The Art of the Deal' adlı kitabında müzakere tarzının ‘istediği şeyi alana kadar diğer tarafa baskı uygulamak’ olduğunu ifade eden Trump’ın, ikili ilişkilerde 'kazan-kazan' stratejisine pek taraftar olmadığı da anlaşılıyor. Bu üslubun da işaret edilen unsurlarıyla ABD’nin ‘yumuşak güç’ kapasitesine ciddi ölçüde zarar vereceği tahmin ediliyor.

Trump’ın görevine resmen başlamasının ardından tarzında bir farklılık olacağı, ABD başkanı sıfatıyla daha itidalli ve diplomatik bir üslup benimseyeceğine ilişkin beklentilerin gerçekleşmediğini dile getiren Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Faik Demir de “Öteki’ne tahammülü olmayan, saldırgan bir üslubu savunan, ikna yerine tehdidi tercih eden, devlet, kurum ve geleneği önemsemeyen bir anlayışın, rızaya dayanan yumuşak gücü tercih etmesinin beklenemeyeceğini” vurguluyor.

Demir “Trump’ın bundan sonraki uygulamalarında iniş çıkışlar temel oluşturacak. Dost ve düşman kalmak uzun süreli olmayabilecek. Trump ile beraber iletişim teknikleri ve diplomasi, alışılanın dışında olacak. Bu durumda kavga hali güvensizlik yaratabilir. Kendi halkının büyük bir kısmının güvenmediği ve açıkça eleştirdiği bir liderin, ABD’nin yumuşak güç kapasitesini etkinleştirmesini beklemek yerinde olmaz. Yumuşak güçten sonra daha geniş bir anlayışla ortaya atılan ‘akıllı güç’ kavramı da, kuşkusuz Trump’ın Amerikasından oldukça uzak” değerlendirmesinde bulundu.

'Amerikan rüyası’nın akıbeti

Baskıcı, dışlayıcı politikalarla şekilleneceği anlaşılan Trump döneminin, (toplumsal statü ya da etnik köken ayrımı olmaksızın herkesin eşit fırsatlara sahip oluşunu ifade eden) ‘Amerikan rüyası’nın da sonunu getirebileceği, son dönemde revaç bulan bir tespit. Bununla beraber, yüzyıllar içinde oluşan geleneklerin ve kültürel değerlerin, Trump faktörüne rağmen kısa vadede hızlı bir değişime maruz kalmayacağı da ifade ediliyor.

Bu görüşü paylaşan Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Gaye Aslı Sancar "Yumuşak güç, devletlerin uzun vadede inşa ettikleri bir güç çeşididir. Ben Amerikan rüyasının çok kolay değişim göstereceğini düşünmüyorum” diyor. “Ancak tabii ki bazı politikaların neticesinde, kısa vadede biraz düşüş olabilir. Bunun böyle olup olmadığını, yumuşak güç endekslerinin gelecek yıldaki verilerinde görebileceğiz" diyen Sancar, "Obama seçildiğinde, onun Amerikan kamu diplomasisinin yeni bir örneği olduğu düşünülmüştü. Trump'ın ABD yumuşak gücü üzerindeki rolünün nasıl olacağını yakın gelecekte daha iyi görebileceğiz" sözleriyle verileri beklemek gerektiğine işaret ediyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın